Lisanslı ve Geniş Yetkili Aracı Kurum - Lisans No: G-039 (398)
Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun

Çin, Petrol ve Merkez Bankaları

27 Ocak 2016 Umut Tuncer- Uluslararası Piyasalar Müdür Yardımcısı
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB), geride bıraktığımız hafta Mart ayında yeni önlemler alabileceğini açıklaması,  gözlerin yakın zamanda para politikası kararını beyan edecek Japonya Merkez Bankası’na (BOJ) çevrilmesine neden oldu. Dünyanın bazı büyük para politikası otoritelerinin, 2008 krizi sonrası aldıkları önlemleri yakın aralıklarla geliştirmesi bekleniyor. Fakat 2008’den farklı olarak, ana başlıklar Çin ve emtia piyasası olarak karşımıza çıkıyor.

2016 yılına oldukça karamsar bir başlangıç gerçekleştiren piyasalar, geçtiğimiz hafta ECB’nin yeni önlemlerle piyasayı destekleyebileceği beklentisiyle olumlu bir seyre büründü. Ancak volatilitenin yüksek seyrini koruduğu süreçte merkez bankalarının yoğun bir takvimi bulunuyor ve bu takvim içerisinde sadece politika değişikliklerinin değil, ileriye dönük ipuçlarının da önem kazandığı görülüyor. Dolayısıyla her ikisini de içeren faiz beyanatları dikkatle izlenmeli. Fakat bunu gerçekleştirirken, gelinen duruma yol açan koşulları hatırlamakta fayda var.

Ortak sorunlar: Çin ve petrol

2008 krizi ABD konut balonunun patlamasıyla karşımıza çıkmıştı. Avrupa borç krizinin takip ettiği süreçte, merkez bankaları düşük faiz oranları ve piyasaya sağlanan likitlerle toparlanmaya zemin hazırlamaya çalıştılar. ABD, daha çok iç dinamiklerine güvenle şekillenen politikası, aynı zamanda eleştirilere açık kalan yönüyle birlikte toparlanma yaşadı ve diğer gelişmiş ekonomilerden pozitif ayrışma yaşadı. Ancak bu durum mali birliği sağlayamayan Euro Bölgesi, diğer tarafta çok daha uzun süredir düşük enflasyonla boğuşan Japonya gibi ekonomilerde görülmedi.

2016’e geldiğimizde ise sorun emtia fiyatları ve Çin. Bu iki başlığı birbirinden ayırmak güç… Zayıf petrolde asıl sorun bol arz olsa da, buna yol açan faktör birçok başlık içeriyor. (İran, ABD, Rusya, OPEC gibi) Talep tarafı petrolde fiyatı beklenen hızda değiştirebilecek esnekliğe sahip değil. Taleple birlikte değişiklik sağlanacaksa bile, bunun önemli bir üretici ve tüketici durumundaki Çin tarafında oluşması beklenebilir. Çin ekonomisinde zayıflayan ivme ile birlikte talebin gerilemesi ve daha gerileyeceğine ilişkin güçlenen düşünce, emtia piyasasında baskı oluşturuyor. Başta bölge ekonomileri etkilense de, petrolde görülen düşüş küresel piyasada enflasyon ve büyüme üzerinde baskısını hissettiriyor.

Düşük petrol fiyatına geçici olarak bakmak sağlıklı mı?

Birçok otorite, petroldeki zayıf seyrin “geçici” olduğu düşüncesini neredeyse her beyanatta tekrarlıyor. Petrol toparlanma potansiyeline sahip. Ancak petrolün 2016 ve 2017’de çok daha farklı seviyelere ulaşacağı para politikasıyla değil, üretim ile ilgili. Özel enerji şirketleri 2015’te binlerce çalışanın işine son verdi. Bunun 2016’da da devam etmesi bekleniyor. Petrolün 40 Dolar’a (örneğin) toparlanması para piyasasında birçok şeyi değiştirebilir. Ancak 40 Dolar bile finansal açıdan sürdürülebilir bir seviye değil ve birçok ülkenin çıkarma maliyetinin üzerinde. Düşük petrol enflasyona zarar veriyor, istihdam artışını törpülüyor ve bu durum merkez bankalarının yetki alanı içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla ECB, BOJ gibi merkez bankalarının yeni önlemler alması sürpriz olmamalı. Asıl sorun, FED’in küresel piyasa emtia piyasasının baskısı altında ezilirken, 2016’da faiz artırımına nasıl yaklaştığı.

Piyasa algısını yöneten başlık: Çin borsası

Çin’in son yılların en zayıf büyümesini yaşaması ardından, piyasa algısının gün içerisinde sıkça değiştiğini görüyoruz. Özellikle 2016 başından bu yana Asya seansı ve Avrupa arasında, yani birkaç saatte tamamen değişen bir görünüm karşımıza çıkabiliyor. 2008’de mortgage rakamları yön gösterirken, 2016’da Çin borsaları önemli bir gösterge durumuna gelmiş durumda. Çin borsasındaki düşüşler endişeyi artırıp tüm günü etkisi altına alabiliyor. Toparlanmalar ise sadece tepki hareketi olarak dikkat çekiyor. Olumlu seyri destekleyebilecek, kalıcı koşullar oluşmaktan uzak. Güne başlarken, özellikle Çin Şangay Bileşik Endeksi’ne göz atmadan piyasa takibine başlamamakta fayda var-ki bu endeksin 2016 başından bu yana 30%’a yakın değer kaybı yaşadığı unutulmamalı.

Merkez bankalarında son durum

- ECB Başkanı Draghi’nin Mart ayını işaret etmesinin ardından gözler bu tarihe çevrildi. Geçtiğimiz dönemde alınan önlemlerin hayal kırıklığı oluşturması neticesinde Euro ve borsalar üzerinde sert etkiler oluştuğunu görmüştük. Bu nedenle toplantıya kadar hangi beklentinin fiyatlamalara dahil olduğunu tespit ve takip etmek önemli. Tabi söz konusu Euro olunca, FED’in atacağı adımları da göz ardı etmemek gerekiyor.

- FOMC’nin tüm dünya düşük emtia piyasası nedeniyle çalkalanırken faiz konusunda nasıl bir düşünceye sahip olduğu önemli. Piyasalar, bir ay öncesine kadar gündemde olan 2016’da 4 kez faiz artırımı başlığını fiyatlamayı çoktan bıraktı. Dolayısıyla FOMC raporundaki düşünceler, sonrasında toplantı tutanakları ve para politikasını etkileyecek her veri önemli.

Her ne kadar ECB politikası Euro üzerinde baskı oluşturma potansiyeline sahip olsa da, Çin ve petrolün FED’in faiz artırım sürecini yavaşlatabileceği düşüncesi, Dolar’da zayıf seyre neden oluyor. Dolayısıyla ECB, FED ve risk algısını birbirinden ayrı tutmamakta fayda var.

- BOJ’un rekor düzeydeki genişleyici önlemlerini artırmasından çok, bunu hangi yöntemle gerçekleştirebileceği merak konusu. Yen, özellikle risk ortamının arttığı endişesiyle değer kazanımı yaşayarak, Japon ekonomisine hali hazırda baskı oluşturabilen faktörlerden biri. Diğer tarafta düşük enerji fiyatının oluşturduğu baskı, iç tüketimdeki zayıflığı artarak sürmesi Bankayı zorluyor. 29 Ocak sabahı gerçekleşecek beyanat bu yüzden kritik, beklentiler yoğun. Önlem alınmaması Yen’de kazanımları destekleyebilir.

- İngiltere Merkez Bankası (BOE) Başkanı Carney, faiz artırımı için şartların henüz oluşmadığını belirterek durumu özetledi. ABD para politikası ile bu kadar paralel beklentilere sahip olup, sonrasında güncel koşullara bu kadar etkili karşılık verilebiliyorsa, FED veya BOE yaklaşımlarından birinde aksaklık olabileceği düşüncesi oluşabilir.

- Yeni Zelanda (RBNZ) ve Avustralya (RBA) Merkez Bankaları hem Çin talebi hem de emtia piyasasının yaşadığı sorunlardan doğrudan etkileniyor. İki ekonomi hem birbirlerine hem Çin talebine bağımlı. Emtia satışlarından sağladıkları gelirler ise ekonomilerine göre yüksek. Her iki bankanın da 2016 yılında faiz indirimi baskısını hissetmeye devam etmesi ve bunu gerçekleştirmesi de bekleniyor. Ancak yılın ilk beyanatlarında bir değişiklik beklenmemesi nedeniyle, özellikle ileriye yönelik ipuçları dikkatle izlenmeli.
GCM YATIRIM sizin için hazır! Yatırıma başlamaya hazır mısınız?
Yardıma mı ihtiyacınız var? Müşteri temsilcimize merhaba deyin!
Web sitemizi ziyaret eden kullanıcılara mümkün olan en iyi yatırım deneyimini sunabilmek için çerezler (cookieler) kullanmaktayız. Çerez politikalarımızın detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.