Lisanslı ve Geniş Yetkili Aracı Kurum - Lisans No: G-039 (398)
Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun

Küresel Piyasalar İçin 2017-2

10 Ocak 2017 GCM Araştırma & Analiz- Araştırma & Analiz

Uluslararası piyasalar tarihe kazınacak bir yılı daha geride bıraktı. Çin kaygılarından petrol fiyatlarına, Brexit’den ABD’nin yeni başkanına kadar, akıllarda yer eden birçok gelişme varlık fiyatlarında ve risk algısında belirleyici oldu. Yeni bir döneme başlamaya hazırlanan küresel piyasaları, yine oldukça ilginç bir yılın beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. 2017’de fiyat davranışlarını etkileyebilecek, yönü tayin edebilecek dinamiklerin neler olabileceği ise, tabi ki piyasaların en çok merak ettiği gündem diyebiliriz. Bu yazımızda, öne çıkabilecek söz konusu faktörleri, fiyatların seyrini değiştirebilecek bazı ana unsurları değerlendireceğiz.

“2016’da Dünyanın Gündemi”

    • Çin ekonomisine ilişkin kaygılar

 

    • Petrol fiyatları

 

    • Brexit

 

    • Fed ve diğer önemli merkez bankaları

 

    • Trump rallisi



2016’da dünyanın dört bir yanından birçok farklı gelişme finansal araçların değerinde etkili oldu. Ancak ana faktörleri yukarıdaki gibi sıralamak mümkün. Tabi yatırımcılar geride kalanları değil, gelecekte nelerin öne çıkabileceğini merak etmekte haklıdırlar. Yine yukarıdaki dinamiklerin bazıları 2017’nin de gündeminde kalmaya devam edeceği için dikkat çekici olmayı sürdürecek. Dolayısı ile bu etkenleri de göz ardı etmemek gerekiyor.

“Petol fiyatları 2016’da piyasaların odak noktasında yer aldı”

2016 yılında petrol, küresel piyasaların en çok konuştuğu enstrümanlar arasında yer aldı. 2014’ün ortalarından itibaren kaydettiği düşüşler ile dikkatleri üzerine çeken söz konusu emtia, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve bu örgütün üyesi olmayan petrol üreticilerinin attıkları adımlar ile 2016’nın başlarında kayıplarını sınırladı.

Resim-1

30 Kasım 2016’daki OPEC’in resmi toplantısından üreticiler arzı kısma konusunda bir anlaşma çıkarmayı başardılar. OPEC üyeleri ile OPEC dışında kalan petrol üreticileri ise 10 Aralık 2016’da bir araya geldiler ve bu zirveden de uzlaşma ile ayrıldılar. Suudi Arabistan ve İran gibi OPEC üyelerinin yanında, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Rusya’nın da, OPEC üyesi olmamasına rağmen arzı kısma anlaşmasına katılması, petrol fiyatlarının 2016’nın son aylarında yükselişini destekleyen önemli bir faktör oldu. Ocak ayı ile birlikte arzı kısma anlaşmasına imza atan ülkelerin taahhütlerine riayet ettikleri yönündeki işaretler dikkat çekici bir faktör oldu. Böylece üretimi kısacağını belirten ülkelerin anlaşmaya tam olarak uyacağına ilişkin şüpheler şimdilik rafa kalkmış oldu.

“OPEC anlaşması ile petrol arzı kısılıyor, peki ya ABD’li üreticiler?”

OPEC üreticileri ile birlikte, OPEC’in resmi olarak üyesi olmayan bazı ülkelerin arzı kısma konusundaki anlaşması ve buna ilişkin spekülasyonlar, petrol fiyatlarının Kasım ayı ortalarından itibaren yükselişler kaydetmesine temel oluşturdu. Ancak piyasaların şüpheyle yaklaştıkları bir konu daha var. Dünyanın önemli üreticilerinden olan ABD’deki şirketlerin üretim düzeyindeki değişikliğin nasıl şekilleneceği…

Resim-2

Kaynak: Bloomberg


Yukarıdaki grafik, Baker Hughes tarafından hazırlanan ve ABD’de aktif olarak faaliyet gösteren petrol sondaj kulesi sayısını haftalık bazdaki değişimler ile gösteriyor. Petrol fiyatlarının gerilemesi, ABD şirketlerinin üretimini (yani çalıştırdıkları sondaj kulelerini) azaltırken, yükselen petrol fiyatları üretim yapmanın cazibesini artırıyor.

Grafikte de görüldüğü gibi, sondaj kulesindeki değişimlerin 2016’nın ortalarından sonra, petrol fiyatlarının ilgili dönemde düşüşlerini sınırlaması ve yükselişe geçmesi ile artmaya başlamış. Yani 2017 yılında petrolün fiyatı, azalan OPEC+Rusya üretimi ve ABD üretimi arasındaki dengeye göre şekillenebilir. Bu savaşa kimin ne kadar dayanacağı önemli bir unsur. Tabi OPEC ve Rusya’nın petrol üretiminin, dünyanın toplam üretiminin yaklaşık yarısı olduğunu unutmamak, bu üreticilerin petrol piyasasında görece daha fazla söz sahibi olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Yine de OPEC’in üretim düzeyi ve ABD’deki haftalık sondaj kulesi sayımına ilişkin rakamlar, söz konusu emtianın fiyatını öngörebilmek için yatırımcıların merceği altında olacaklar.

“Petrolün fiyatını piyasalar için önemli kılan diğer faktör”

Tabi ki petrolün değerinin, bu ürünü ihraç ve ithal eden ülkelerin bütçeleri adına farklı açılardan son derece önemli olduğunu ifade edebiliriz. Örneğin petrol fiyatlarının hızlı düşüşler kaydettiği dönemlerde, Rusya, önemli bir enerji ihracatçısı olduğu için, bu durumdan olumsuz etkilenebileceği yönündeki kaygılar ile para birimi sert değer kayıpları yaşayan ülkeler arasındaydı. Ülkenin bütçe dengesi, sattığı ürünün fiyatındaki gerileme ile olumsuz etkileniyordu.

Petrol fiyatlarındaki değişimleri 2017 yılında farklı bir dinamik için de yakından izleyeceğiz. Petrol, nasıl bir üretim ya da ticaret yapısı olursa olsun, her ülke veya şirket için bir maliyet unsuru. Dolayısı ile petrol fiyatlarındaki değişimler, üreticilerin yanında tüketicilere ulaşan mal ve hizmetlerin de fiyatı için belirleyici bir girdi.

2008 krizinden sonra birçok gelişmiş ülkede merkez bankaları, tüketici fiyat endeksini yukarı çekebilmek için genişlemeci para politikaları uygulamaya koydular. Amaç ucuz maliyetli para ile yatırım ve tüketimi artırabilmek, bu paralelde kriz süresinde çok gerileyen enflasyonu yukarı iterek ekonomik canlılığı artırmaktı. Bu arayışın önemli merkez bankalarının çoğu tarafında devam ettiğini söyleyebiliriz.

Tabi tüketici enflasyonu sadece talebin artması ile yükseliş kaydetmiyor. Farklı dinamikler de mevcut. Bunlardan biri maliyetler. Örneğin üreticilerin artan enerji maliyetlerini satış fiyatlarına yansıtmaları sonrasında tüketici fiyatlarında yukarı eğilim gerçekleşebilir. Yani küresel petrol fiyatları önemli bir faktör.

Petrol fiyatlarının OPEC ve OPEC üyesi olmayan üreticilerin anlaşması ile 2017’de yükselişler kaydetmesi, enflasyon cephesinde daha hızlı artışlar anlamına gelebilir. Artan petrol fiyatları, piyasaların enflasyon beklentilerini, bu paralelde tahvil faizlerini ve finansal araçların değerini etkileyebilir.

Resim-3

Kaynak: St. Louis Fed


Yukarıdaki grafikte kırmızıçizgi, 5 yıllık sabit ve enflasyon korumalı hazine tahvilleri arasındaki getiri farkından türetilmiştir. “Başa baş enflasyon oranı” (Breakeven inflation rate) olarak isimlendirilen bu farkın, piyasa katılımcılarının enflasyon oranı beklentilerini yansıttığı düşünülür. Mavi ise ABD tipi ham petrolün fiyatındaki değişimleri gösteriyor. Bu iki değişkenin birbirleri ile uyumlu olduğunu, yani petrol fiyatlarının, piyasaların enflasyon beklentileri üzerinde etkili yapan bir faktör olduğunu ifade edebiliriz. Son dönemde enflasyon beklentilerinin, petrol fiyatlarındaki artışa oranla daha hızlı arttığını görüyoruz ki, bunu da Trump etkisi ile açıklayabiliriz. Kamu harcamalarını artıracağı ve vergi oranlarını düşüreceği düşünülen Trump yönetiminin, enflasyonist bir etki yapabileceği tahmin ediliyor. Yine de petrol fiyatlarının payı, enflasyon beklentilerinin önemli bir kısmı olmaya devam ediyor.

Gelelim enflasyondan merkez bankalarına… Kriz sonrası dönemde enflasyon yaratmak için son derece genişlemeci para politikaları uygulayan merkez bankalarının yol haritası, enflasyonun yükseleceği yönünde beklentilerin artması halinde değişimler gösterebilir. Çok düşük enflasyon nasıl ekonomi için olumsuz bir faktörse, kontrolden çıkmış, aşırı yüksek bir enflasyon oranı da o kadar riskli olabilir.

Resim-4

Kaynak: Tradingeconomics


Yukarıda görüldüğü gibi son dönemde önemli ülkelerin enflasyon oranlarında farklı oranlarda yükselişler izlendi. Tüketici fiyatlarındaki bu eğilimde farklı dinamiklerin de payı olmasına rağmen, ortak noktada petrol fiyatlarındaki yükseliş beklentilerinin ve gerçekleşen yükselişlerin yer aldığını ifade edebiliriz.

Yukarıda söz ettiğimiz bu durum merkez bankalarını, “nispeten yüksek enflasyon” endişesi içerisine daha fazla iterse, ilgili ülkelerde para politikaları mevcut düzeylerine göre sıkılaşmaya başlayabilir. Yani petrol fiyatları enflasyonu, enflasyon merkez bankası kararlarını ve para politikasının yönünü, bu da finansal piyasalarda varlık fiyatlarının seyrini değiştirebilir, etkileyebilir.

Örneğin ABD Merkez Bankası Fed’in, daha önce sinyalini verdiği gibi, 2017’de üç kez faiz artırımı yapacağı yönündeki öngörüsü, enflasyonun hızlanması sonrasında yıl içerisinde dörde çıkabilir. Bu da Dolar’ın uluslararası piyasalarda değer kazanımlarını genişletmesi anlamı taşıyabilir. Tabi tersi durum da geçerli.

Görüldüğü gibi 2017’de OPEC ve OPEC dışı üreticilerin, vardıkları anlaşma gereği petrol üretimlerini azaltma uygulamasına uyup uymayacakları piyasaların yönünde etkili olabilecek bir faktör. Anlaşmanın uygulanmadığı yönünde bir algı oluşmasına yol açabilecek haberler petrol fiyatlarını aşağı çekebilecekken, anlaşmaya riayet edilmesi, ilgili emtianın fiyatını daha da yukarı itebilir.

Bunun için ilk olarak 21-22 Ocak’ta yapılması planlanan Viyana’daki Gözlem Komitesi toplantısı önemli olabilir. Gözlem Komitesi, anlaşmaya imza atan ülkelerin üretim düzeylerini takip edecek ve üyelere bilgiler iletmek üzere kurulmuş. Yılın ilk ayında ve sonrasında arzı kısma anlaşmasının etkisi hakkında ortaya çıkabilecek sonuçlar, para birimleri ve varlık fiyatlarına yön verebileceği için piyasaların merceği altındaki önemli konulardan biri olacak.

“Küresel piyasalar için 2017” isimli yazımızın ilk bölümünde, “Trump ve Fed” konuları hakkında değerlendirmeler yapmıştık. İkinci bölümde ise “petrol fiyatlarını” ve etkilerini değerlendirdik.

“Küresel piyasalar için 2017-1” başlığı ile yazımının ilk bölümüne aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz;

https://www.gcmyatirim.com.tr/arastirma-analiz/uzman-gorusleri/kuresel-piyasalara-icin-2017-1/


GCM YATIRIM sizin için hazır! Yatırıma başlamaya hazır mısınız?
Yardıma mı ihtiyacınız var? Müşteri temsilcimize merhaba deyin!
Web sitemizi ziyaret eden kullanıcılara mümkün olan en iyi yatırım deneyimini sunabilmek için çerezler (cookieler) kullanmaktayız. Çerez politikalarımızın detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.